Gece

7 min read

Gökyüzü gerçek bir gecenin tasviri gibi bugün. Güneşten daha çok gözümü alıyor karanlık. Perdeleri kapatıp, ışıkları söndürsem de kaçamıyorum ondan. Öyle güzel, öyle nazikçe doluyor ki içime. Reddetmek mümkün değil inan.

Ah o zarafeti nasıl da koynunda taşıyor gece…Mutluyum güzellik. Karanlığa sarılmaktan da mutluyum inan. Gündüz vakti gözümü alan Güneş’ten de mutluyum. Kapattığım perdelerden, içtiğim sigaralardan, kızdığım insanlardan dolayı mutluyum. Artık zamanı geldi. Gözlerimi bir anda kapatan ellerin sahibini buldum. Havanın serinliğini duydum bu gece. Ay yüzeyinin soğuğu, kurak doğasını unuttum bugün. Geceye borçlu olduğu varlığını gördüm sadece. Ellerini iki yana açıp, rüzgarın parmaklarının arasından geçişini hissetmek de bir çeşit duadır eminim. Gözlerini kapatıp yer yüzünden bütün insanlığı silerek, yalnızlığın ile ilk defa gerçek bir şeye dokunabilmek de belki en büyük ibadetlerdendir. Ellerin ile dokunamadığın yerde ruhun okşuyorsa tenini; sevgi adına söylenecek kaç cümle ile anlatılır ki bu his? Gözlerini kapattığın zaman bile görebildiğin zamanlar, işte o karanlığın ortasında beliren aydınlıktan hiçbir farkı yok bugün gökyüzünün. Yad edeyim dedim…

****

Görmek istemediğim o kadar çok insan var ki etrafta. Ey arkadaşların en güzeli! Sazın teline, çiçeğin kokusuna, gökyüzünün karanlığına, havanın serinliğine, rüzgarın yüzüme dokunan o güzel ellerine değişmem işte onları bunu bil. İsterim ki, onların varlıklarından boşalan yeri güzel şeyler doldursun. Yer yüzü cennetten bir bahçe olurdu o zaman inan…

Aldıkları her nefes ile bir papatyanın rızkını gasp eden o insanlara karşı düşman kesildim. Sevmeyi zorlayarak ortaya çıkarmaya çalışmam öldürecekti az daha güzelliği. Varsın düşman olayım. Varsın en büyük düşman olayım da gerçekten hissederken var olayım. O kadar uzağım ki. O kadar yoklar ki içimde. Uğraştıysam da olmadı inan. Dedim ya sevgiyi ellerinden tutup götüremedim onlara. Gitmek istemedi. İçim el vermedi dost. Maddenin arasında boğulan benliklerine düşman kesildim. Boş bakan gözlerine düşman kesildim. Sözlerine, yüzlerine düşman kesildim. Dünya bir şekilde hepsini üzerime mi tükürdü ne, bir türlü sevemedim…

Bir parça çalıyor şimdi arkada. Uzun zaman önce listeye eklediğim ve sonra unuttuğum bir parça tekrar tekrar, uzun zamandır çalıyor. Etkisinde mi kaldım ne. Senin için onu da koyayım dedim buraya. Duygularım zihnimi haddinden fazla domine etti bugün. İçimden kovmak da yakışmazdı bana. Yüreğimin bir kenarına kıvrılıp oradan bedenimi sarmalarından hiç şikayetçi değilim. Sadece seninle konuşmamız gereken bazı mevzular için biraz daha beklememiz gerekecek anlaşılan. Onların ait oldukları yerden çıkarmak acımasızlık olurdu sence de değil mi?

Perdeleri sonuna kadar açtım şerefine. Gece rahat rahat dolsun istedim içime bugün. Geceyi bir daha bu kadar güzel bulabilir miyim bilmiyorum. Sokaklar haddinden fazla ıssız. Lambalar uğraşsa da beceremiyor aydınlatmayı. Hangi ışığın gücü yeter ki böyle bir geceye. Hangi şekilsiz lambanın haddinedir gecenin pürüzsüz tenine leke olmak. Düşünüyorum da hangi birliktelik anlar geceyi yalnızlığın anladığı kadar? Hangi birlikteliğe bu kadar yaklaşır gece? Yalnızlık her gecede en büyük imtihanken, bu gecede açtı peçesini bütün güzelliğiyle. Gözlerimi kapatsam da o, açsam da. Bilsem de o, bilmesem de. Bu gece bir başka güzel farkında mısın? Bu gece bir başka dokudu ruhumu. Bu gece bir başka dokundu be yüreğime…

Şimdi sana bunları bırakıp da daha önemli ne anlatayım ki? Dünyanın boynuna dolanmış “izm” ile biten kelimeleri mi? Çevresindeki sistem sistem duvarları mı? İnsanlığın o çaresiz çırpınışını mı anlatayım sana sayfalarca? Ne anlatayım sana bundan daha önemli ey güzel insan? Nasıl durabilirim ki karşılarında? Nasıl susabilirim ki sana bakıp? Nasıl hüzünlü hissetmesin şu yüreğim? Bilirim sen konuşmayı pek sevmezsin. Susmamı istersin çok zaman. Konuş dersin susasım gelir. Susarım, tam susarım da böyle bir gece gelir kuşatır varlığımı. Hemde ne gece be güzel insan…

Uzun zamandır şiir yazmıyorum. O kadar zaman geçti ki üzerinden… İçimdeki varlığını dahi unutmuşum. Şairin mısralara yüklediği anlamı bulamadım çoğu zaman okuduklarımda. Şairler, anlamı mısralardan saklamayı marifet bilmişlerdi. Hissettirdikleri şey, hislerinin yansıması dahi olamayacak kadar kendilerinden uzaklara itilmiş ve orada ilhama mazhar olan kölelermiş gibi geliyordu o zamanlar. Henüz çocuktum tabi ve hemen yüreğimi ateşe değişmişçesine çektim şiirden. Düz yazıya ismine bakarak aldanma sakın. Sanma öyle; hiç düz değil yüzeyi. Bir iki adım atsan gerçekten ayakların kanar. Yürüdükçe oluşur satırlar yüzeyinde. Yine de öyle bir gece ki yazasım geldi yeniden…

***

Farzet ki geceye ait değilim bugün

Aydınlığa küsmedimde geceyi beklemedim dün

Karanlık gizlemedi yüreğimdeki hüznü ey küskünlüğümün sebebi

Yangın yeri ruhum

Uğraşıp söndürmedim bugün…

***
Hemen aldanma sakın üç noktaya. Sırf sen üzülme diye akrostiş yaptım. Unuttum sanma seni anlamsız insan. Yegane yazma sebebimsin. O boş zihninin yaptığı en anlamlı şeydi belki okuyup geçtiğin o dörtlük. Geçen yazıda “homo saphien” olduğundan bahsetmiştim. Ama artık bir seviye atlaman gerekiyor. O sapienin sonuna bir sapien daha ekleyeceğiz devamında yazının.
Gözlerim doldu, burnumu çekerek hıçkırıyorum mu sandın ey embesil yaratık? Seni unuturum mu sandın? Amip kıvamındaki varlığını, bana kaybettiğimin delili olarak sunmaya utanmıyor musun ey gafil? Şimdi sana ne bildiğini bildireceğim. Sözlerimde ne kadar haklı olduğumu biliyorsun. Boş gözlerini denk getirsen de birine, içini dolduracak bir anlamlı bakışın olmadığından…

Neyse lan, bırak bunları da önce engellemesen burun deliklerinden akacak beynine… Ağğğğğ! Sayende kaçıştı yine yüreğimde olan ne varsa. Artık duygularımın yerini doldurdu zihnim. Oku oku, şiiri oku…
Bunca şeyin üzerine, hele de senin şu dünya üzerinde var olduğunu biliyorken nasıl olup da görmezden geleceğim mikroskobik varlığını… İnan çok zor sensiz hayatta kalmak. Varlığımı sana borçluyum biliyorsun ey evrimin ilk basamağı. Sana gerçekten borçluyum…Yok yok, bak düşündükçe dellenmeye başladım yine. Seni düşündüğüm her an aldığım nefes bile zehirliyor beni. Genomuna bulaşmış h1n1 yüzünden önüne düşen incilere bok bulaştırmana izin vermeyeceğim. Sırf sana borçluyum diye burada, gözümün önünde olacaksın. Merak etme nadasa bıraktığın zihninde ben biteceğim. Sana varlığınının asıl gerçeğini her fırsatta hatırlatacak ve bittiğim yerde sana o şiiri okuyacağım.Şu ciddi mevzulara yarın girelim. Gidip biraz temiz hava almaya ihtiyacım var. Bu güzel geceyi zihnime bulaşmış varlıkları ile kirletmeyeceğim…

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık