MMmm nerdeymiş tuşlar…

4 min read

Hemen çıkardım paketten bir dal. İki günde bir doldurduğum çakmakla yaktım da yaktım, doyamadım anasını satayım. Düşündüm de yok, adapte olamıyorum. Fiziksel aktivitelerimi otomatik pilota alıp deneyeyim dedim biraz; oda olmadı… Günler falan karıştı. Zaman, mekan, insan algım değişti; ben gene de pes etmedim. Azmettim yaşamaya bebeğim…

Hemen çıkardım paketten bir dal. Tam da bu günlerim için kestirme bir çıkış yolu olur ümidi ile yazdığım eski yazıları okudum biraz. Anladım ki zaman geçtikçe işler daha kötüye gitmiş ve ben bu duruma da alışmışım…
Önceleri, girişten sonuca ulaşan her maceramda bir fikrin sancını taşırdım. Okuyacak kimsem yoktu ama eğer biri bir gün okuyacaksa, gerçekten ne demek istediğimi hissedecekti. Evet, hiçbir zaman anlaşılmak için yazmadım. Deneyenler ufuklarına göre derecelendirip noktayı koyuyordu. Beynimin en mahrem noktalarını sırf biri anlasın diye kirletemezdim. Öyle de yaptım. Nasıl hissettiğimin, neler yaşadığımın alfabesini sakladım satırlara. Şimdilerde farkediyorum ben bile, iki harfi yan yana getirip bir hece elde edemiyorum…Buraya kadar zihninin nasıl taşındığını farketmeni istiyorum şimdi. Ortada bir tema var ve bütün satırlar, seni benim bu zamana kadar anlaşılmadığım fikrine itiyor. Bunu biraz burada bekletip, anlaşılmadığım yerden devam etmek istiyorum.
Dedim ya herkes kendi ufkuna göre derecelendirip koyuyor noktayı. Bir çoğu paslanmış iç dünyaları ile, satırların itekleyebildiği kadar aktivite gösterip, elde ettiği ürün ile hissedebiliyor. O süreci yaşamayanlarda yürüyen uçağk zaten. Bir kaç satırdan fazlasını görünce ödleri kopar onların. Cesaret edemezler okumaya. Dedim ya paslanmıştır iç dünyaları. Farenin tekerleği ile sayfalar arasındaki geçiş sür’atleri meme, popo, adele görünce yerini arsız bir dinginliğe ve anlamsız bakışlara bırakır. Gene de sen aldırma bunlara. Dedim ya, anlaşılmak gibi bir gayem yok… Zihinin önceki paragraftaki anlam veremediğin eğik satırları unutmuştu, ben hatırlatana kadar. Sonrasında sana dokunan yada etrafında mutlaka birine dokunacak şeyler vardı çünkü. Zihnin şimdi üzerindeki uğraşı, öncesi üzerindekinden daha mantıklı buldu ve “a evet popo falan, mm evet yavaşlanır ya, hehe” misaline gelen betimlemeler ile anladığın üzerinden cevap verdi. Her neyse, bunu da biraz burada bekletip; anlaşılmadığım yerden devam etmek istiyorum.
Anlatırken güzel oluyor her şey de, sonrası çok fena be bebeğim… Her girişle, ulaştığım her sonuçla ve taşınan her zihinle yaşadığım düşüş; hüsran. Şimdi buraya biraz süper ego çiziyoruz. Çiziyoruz ki, zihin anlam veremediği noktada bütün suçu ben ve egoma atıp sıyrılabilsin. Sıyrılabilsin ki, girişin sonuca taşıması gereken anafikir reseptörlere tutunabilsin…
Yazdığım zamanlar güzel şeylerin hep okuyana mâl olmasını isterim. Güzel şeylerin öznesi sen, kötü şeylerinki ise ben olmuşumdur hep. Çünkü insanlığın neredeyse tamamı, ancak başka birinin üzerine bastığı zaman gerçekten mutlu olabiliyor. Dediğim gibi güzel şeyler hep “sen” lere ithaf edilmelir. Tahmin edemeyeceğin üzre bunu uzun uzun düşündüm. En sonunda yükselmek için bastıklarından çok; ne gördüklerini önemsemeye başladım…
Buldukları şeylerin, akılları kaymasında diye zihinlerinde bir takoz işlevi gördüğünü fark ettiğim anda ne gördüklerini önemsemeyi de bıraktım. Eğik satırların fikri, asıl olana karışmaya başladı fark etmeni istiyorum. Bu kısımdan yolumuza hep beraber devam edeceğiz…
Buraya kadar iyi gedik. Şu an seninle konuşuyorum ve cinsiyetinin yada kim olduğunun hiç bir önemi yok. Şu an benim için önemli olan tek şey, bundan sonra ne demek istediğimin sende uyandırdığı etki. “Ay başıma bir şey gelecek” diye tetikte bekleyen bir zihinle karşı karşıyayım. Kulakları havada ve her şeyi o modda değerlendiren. Pes etmedim! Buraya kadar bir çok bakışın çoktan memelere, popolara, adelelere kopup gittiğinin farkındayım ama pes etmeyeceğim.
Gerçekten güzelsin. İlk iki anlamsız paragrafa aldırmayıp, buralara kadar geldin ve sayende satırlar boyunca kendimle konuşmamış oldum. Dayanamadım gene eğdim satırları ama bu kısmı diğerlerinden ayrı tutmam gerekiyordu bazı şeylerin izahı için. Aslında sadece yapmak istedim. Satırları böyle eğince önemli bir mesaj veriyormuşum izlenimi oluşuyor. Hep eğdiğim satırlarda bir şeyler anlatmak istemiştim çünkü. Eksik kalmıştı biraz. Sonrasında, tam da ne söylemek istediğim önem kaybetmişken bir denemek istedim. 
Bunca cümleden sonra belki bana biraz vakit ayırırsın. Sana satırlarca anlatmak istediğim şeyler var. İzin verirsen başlamak istiyorum. 
Çok yoruldum…

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık