1. Anasayfa
  2. Tekamül Süreci 1. Evre

Terapi Süreci 1. Aşama

Terapi Süreci 1. Aşama
0
9 min read

Yazmıyordum uzun zamandır. Hayatımdaki her şey bir bir anlamını yitirmeye başlayalı, uzaktan gördüğüm ne varsa burun kıvırıp ertelemeye başlamıştım. Bu nasıl bir hissizlik ki gelip, tam da yüreğimde düğümleniyor. Nasıl bir çaresizlik boyunu aşar insanın? Nasıl bir gerilimde dayanır da ölmez insan? Ortaya koyabilecek somut bir şey bulmak için didinip durduğum onca zaman, dert kustuğum onca insan… Değerli, değersiz o kadar hatıra. Hepsini başka biri yaşamış gibi şimdi. Geriye dönüp baktığım zaman sen bana aittin diyebildiğim bir şeyim nasıl olur da olamaz? Uzun zamandır, avuçlarımı boş yere mi bir şeylere sahip oluğum inancı ile kapalı tuttum? Susmak ağır geliyor artık dost! Kimseye inancım yok. Güvenim yok kimseye. Dert kusan insanlardan tiksiniyorum, çünkü yüreğime dokunuyorlar. Cennetten kovulmuş gibi hissediyorum. Güzel olan şeyler neden bu kadar huzursuz eder insanı? Bu nasıl bir kopukluk ki, ait olma uğuruna her şeyi feda edebiliyor insan. Okumayacağım bir daha şu yazdığımı. Önceleri gibi yazıp bırakacağım bir yere. Sonralarım için bir geri dönüş, farkındalık noktası olsun diye terk edeceğim onları. Gerçekten ne acı konuşamamak. Yazamamak ne acı dost… Üzülememek layığıyla. Sevememek ne acı…






Değerli olduğumu hissedemiyorum bir türlü. Değilim. Mantığımla haşroluyorum. Dalgalar önceleri gibi gelmiyor. Boyumu aşıyorlar ve her seferinde daha çok nefessiz kalıyorum. Uğraşıp durduğum her şeyin, an gelince ellerimden ne kadar sıkı tutarsam tutayım alınması kaldırılacak gibi değil artık. Daha ne kadar minimalize edebilirim bilmiyorum hayatımı. Fedakarlık gösterebilecek çok şeyim de kalmadı. Şu çaresizlik hissini anlıyor musun dost? Her zaman olmaz böylesi. Belki bir faydası olur ümidi ile yaptığım ne varsa yüzüme gözüme bulaştı. Her yerde birazımı bırakarak, tükenene kadar yaşayacakmışım gibi geliyor. Geleceğimde beni mutlu edecek şeylerin hayalini kurmam bile yasaklı. Bir insan neden kendine bu kadar düşman olur? Neden dost olamaz kendine?

Seni tanımıyorum. Bir yerde yazdıklarımı okuyup beni anlaman bile artık önemli değil benim için. Anlaşılmak biraz okşar başımı; sonra da bıkar benden. Anlaşılmak üzerine ne inşa ettiysem, yıktım geçtim çok önceleri. Yalnızca konuşmaya ihtiyacım var. İşler git gide daha kötüleşmeye başladı. Zihnimden çıkan tek bir şeyi bile elemeden yazmaya çalışıyorum. Parmak uçlarımı acıtarak vuruyorum parmaklarımı tuşlara, çünkü çok özledim. Bana kendimi iyi hissettirecek her şeyden kaçarak kaybettim kendimi, sonra bulacağıma inancım tamdı. Çok uzaklaşmışım. Bazı şeyleri düzeltecek mesafede değilim artık. Yeniden inşa edecek kadar da gücüm yok. Kendi bedenimde göçebe gibiyim. Her şeye olması gerektiği kadar dikkat gösterebiliyorum. Sorumluluklarım olması gerektiği kadar uğraşmaya değer. İnsanlara kopmanın eşiğine gelmeden bir çift söz edecek kadar bile olsun takatim yok. Maskelerim yalama oldu artık, yüzümü tutmuyorlar. Hepsi çok eskidi. Neden suratın asık? Neden bu kadar soğuksun? Kibirlisin biraz sen… Her şeyin var, senin mutsuzluğun şov gibi… Bunları söylerlerken yüzleri birbirine karışıp, buluştukları ruh halinde yok olan onlarca insandan sonra farkına varabildim. Galiba ben defolu bir ürünüm. Fikirlerim, zihnim, inançlarım samimiyetsiz. Bakışlarım, sözlerim boş. Önceleri kendimi kontrol edemediğim için kızardım. Şimdi anlıyorum gerçek kontrolsüzlüğü…

Cümleleri süslemek… Küçük kelime oyunları… Okuyacak insanlar… Sözler, bakışlar, beni geçici olarak uyuşturacak, bunlar gibi her şeyden uzaklara atıyorum varlığımı. Uçurum da olsa umurumda değil! Bunca plastiğin arasında gerçek bir can bulmak, bir çiçek koklayabilmek mesela; gerçekten hiç kolay değil artık. Geçici olsa bile, gözüm gibi bakarım boynu bükülmüş bir papatyaya. Beni kendimden, fikirlerimden, hislerimden, düşüncelerimden utanacak hale getirdi bu samimiyetsiz köpekler. En basit hisleri bile acizlik olarak görüp, bir gün aleyhine kullanmak için saklıyor bu soysuz köpekler. Kollarımı açıp aman dileyecek olsam yaratıcıdan; hislerim, çaresizliğim bile dört bir yana dağılıyor. Utanıp da “bana yardım et” diyemiyorum. Kafamda, bana düşman onca ses, his ile temel yaşam fonksiyonlarımı bile devam ettirmek için bir şeyleri feda etmem gerekiyor. Her şeyden kaçıp içime kapansam, içim en büyük düşman. Ayağımın takılmasını bekliyor düşmanlarım. Düştüğüm ilk anda önemsemediğim ne kadar hüzün, ne kadar sıkıntı varsa üzerime çullanmak için fırsat kolluyor. Her şeye rağmen yardım etmeye çalışan insanların, o çaresizlik fetişizmine maruz kalmamak için; pas tutmuş, saçma sapan maskeleri takıp anı idare etmek zorunda kalmak o kadar yoruyor ki artık. Kimseye anlatamamak, kısa anlar için açılan bahislerin üzerime çok sonra yıkılan ağırlıkları…

Ayaklarımı, yürüdüğüm her an kesen çakıl taşlarısınız. Çaresizlikten, bir yerlerdeki insanların sanrılarına tamah ediyor oluşum da birkaç dakika sonra silinip gidecek içinden. Nelere alışmıyor ki insan… Mezarını unuttuğumuz onca insandan daha kötü durumda değilim ki… Aşağılık varlıklarız. Basit hevesler uğruna satıp, savacağız bir birimizi. Aşağılık insanlarız! Sorsan herkes ayrı bir dünya, kusursuz bir güzellik. Bakışlarınızın arkasındaki niyeti görmedim mi sanıyorsunuz? Sustuğum kelimelerin ağırlığına katlanıyorum, sırf sikik ruhunuz incinmesin diye! O basit, sefil, iğrenç, ilkel düşünce biçiminizle yaptığınız çıkarımlara tahammül ediyorum her seferinde. Sırf daha fazla acı çekmeyeyim diye en az sizin kadar bencilleşiyorum. Uzaktan bakınca ne kadar güzel her şey değil mi? Ruhuma huzur dolduran o heybetli ağaçların da köklerini böcekler kemiriyor, onlar da acı çekiyor benim gibi biliyorum. O sırada fotosentez yapması gerektiğini hatırlatacak onlarca ağaç yoktur çevresinde en azıdan. Ah ne büyük şans… Biliyorum sıvadım. Birazdan da tüy dikeceğim…

Buraya kadar canlı çıkabilecek kimse yok. Buna inancım tam. Gönül rahatlığıyla yazıyorum içimde ne varsa. Başka zaman, belki yazdıktan hemen sonra, görüp kendime kızacağım şeyleri de yazıyorum. İçimde haftalardır; ne zerre kadar gurur, ne kibir, ne hırs, ne de saçma sapan hangi duygu varsa ondan kalmadı inan. “Onlar” için uğraşmak lazım. Yalnızca, biraz göstermelik, ikram etme babında tutuyorum söylediklerimi. Yoksa embesil insanlık, aciz biri olarak damgalıyor seni gelişmemiş psikolojisinde. En güzel sandığı hisleri bile çıkarlar üzerine kurulu. Sevgi gibi görünen yatırım planları yapıyorlar ve buna saygı duymak zorundasın. Açıp kalplerine mi baktın Furkan? Ön yargılı olmamak, hemen karar vermemek… Söylediklerine inanarak kaybettiğim zamana üzülüyorum. Evde çaresizlikten debelendiğim, sıkıntıdan yaptığım bütün saçmalıkları tercih ederim öyle insanlara. Felsefemi öldürdünüz! Ruhumu öldürdünüz! Fikirlerimi, varlığımı, neyim varsa, o hasetli bakışlarınızla öldürdünüz! Cesedime bile sahip çıkamıyorum. Ona bile saygı duymuyorsunuz. Piç kuruları. Empati, empati, empati…

Bazen, kendimi yerine koyduğum insanlar için de kahrolurken buluyorum. İnsanlık içinde kahroluyorum. Böyle böyle, ancak idrak edebildim bende bir problem olduğunu. Bıkmadan sıkılmadan; yıllardır hem kendimi hem de insanları inceliyorum. En basit hissi, en küçük davranışı uzun uzun düşünüyorum…

Bazen öyle bir an geliyor ki, bir adam kümesteki tavuğa halleniyor ve sen görmezden gelmek zorundasın. Bombalar patlıyor bir yerlerde ve o yerler senin için kaldıramayacağın bir mevzu olduğundan, “bir yerler” olmak zorunda. İhtiraslı oluşumlar, memlekete darbe girişiminde bulunuyorlar ve sen çaresizsin. Varlığını temellendirdiğin felsefen, kişiliğin, oluştuğun ne varsa hepiniz hayretler içinde, bir birinize düşman kesiliyorsunuz. Sorumluluklar, sorumluluklar…

Görmezden gelemezsin! Görmezden gelirsen, yaşamayı gözüne kestirdin bir kere. Yani onlar öyle farz ediyorlar. O zaman dilimi içerisinde huzursuz olacaksın. Sorumluluklar önemli. İnsanları, artık gerçek anlamda, çekirdek haline gelmiş çevre içerisinde bile, nereden çıktığını bilemediğin onca güvenlik önlemine rağmen, gelip seni bulabilen azimli “sıkıntı”lar olarak tanımlamak acımasızca olmaz.

Pozitif ol Furkan! Hayat senin yaşadığını sandığın gibi değil! Bak, daha demin saçma sapan bir videoya 15 dakika güldün. İnsanlar, o hakir gördüğün insanlar, şu anda yapıyor oldukları şeyleri yapmadan nasıl yaşayabilecek ki? Herkes bir şekilde hayata tutunmaya çalışmıyor mu? Tamam da güzel kardeşim; ben ya-pa-mı-yo-rum! Olmuyor! Elimden gelen her şeyi, elimde avucumda ne varsa ortaya koydum. Küçücük şeylere sahip olma umudu ile kazanamıyorum hiçbir zaman görüyorsun.

Daha iyi saklamayı öğrendim. Daha iyi olduğum bir çok şey oldu. Fakat, beni geleceğime bağlayacak ne varsa, artık bana düşman. Kendime de kapıyı çarpıp çıkamıyorum ki. Zihnimi kapatamıyorum. Marifet gibi yuttuğum ilaçlardan, biraz rahatlık dilenmek beni mutlu edemiyor. İnsanlarda güzelliği göremiyorum. Bakışlarının arkasında dik dik bakan egoları, hırsları, hevesleri çarpıyor gözüme. Kokuşmuş zihnimden ezerek çıkardığım şu cümleler bile rahatlatmıyor. Böyle olması gerektiği için yazıyorum sadece. Zamanı geldi çünkü biliyorum. Acınası varlığım yine oyuna getiriyor beni. Yazarak verdiğim mücadeleyi, bırakmamı öğütlüyor. “Gönder butonuna basıp, yatakta huzur içinde eriyeceksin” falan diyor. Sanki daha yeni tanışmışız gibi. Bari biraz asaletli, biraz samimi olsaydın ey benlik! Seninle uğraşmak benim için dünyadaki her şeyden daha değerli olurdu. Ama sen sefilsin! Acizsin! Küçük aptalca oyunlarına, sözlerine kanmamla acı çektiriyorsun bana. Yıllarca seni hafife aldığım için pişman bile olamıyorum. Aklımın başına gelme potansiyelini görür görmez, bütün yeteneklerini göstermen ve kendini hiç geliştirmemene rağmen sana hala yenilebiliyor olmam… İkimizde birbirimiz için utanç kaynağıyız. Bak gör, bunu ikimiz için bir utanç vesilesi olarak kaldırmayacağım buradan. Parmaklarım ağrıdı bitiriyorum.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.