Terapi Süreci 2. Aşama

page_sizofreni-ve-depresyon-tedavisinde-yeni-ilac_484574310
6 min read

Seni terapi niyetine kullanmaya karar verdim ey garip hikayem. Gittiğim her yere, peşimden beni bir süre takip eden karanlığımı da götürüyorum. Geçtiğim yollara bakarak bulabilirler beni. O manidar bakışlar belki birkaç soru cümlesi olup dayanır alnıma. Bir şey sormamalarından doğan o büyük şüphe, birkaç saniye sonra silinip yerini gündelik rutinlerine bırakınca ancak rahatlayabiliyorum.

Maskeleri kullanmamaya karar verdiğimden beri sosyal hayatım çekilmez bir hal aldı. Ne kadar mesafe katediyor olsam da, hala pek başarılı olduğum söylenemez. Ayaklarımdan dilime kadar gelen titreşimin üzerimdeki baskısını, ne kadar uğraşırsam uğraşayım sözcüklere çeviremiyorum. Gerçekler zehirli bir şey şu toplum için. Herkes gerçekleri gizleyebildiği kadar mutlu ve farkında olmadıklarını düşünsem de uzun zamandır, galiba herkes her şeyin farkında. Çıkarlarına ters düştüğün anda değil seni olduğun gibi kabul edecek biri; senin insan olduğunu reddedecekler bile çıkacaktır karşına ve inan sayıları hiç az değil! Yaptıkları her şeye, vicdanen kendilerini rahatlatacak bir kılıf bulduktan sonra gönül rahatlığıyla giriştikleri için, ağzımı açıp tek bir şey söylemek bile o kadar gereksiz geliyor ki… Gözlerine bakıp susmak, bağıra bağıra susmak ve aynı dili konuşabileceğim kimsenin olmaması bana kendimi gurbette hissettiriyor. Birini tutup, gerçekten konuşabildiğin bir frekansa çekmek için verdiğin savaşların uzayan süresi ve aldığın yaralar yüzünden; çarptığında onca duvardan sonra yalnızlığını nimet olarak bilmek ne acı değil mi? Yalnızken her şey daha kolay sanıyorsun ama değil! “Kalabalıklar içinde bir yalnızlık..” mıy mıyı mıdır bu bilmiyorum ama ismi her ne ise, yaşaması hiç kolay değil. Bütün duygular için değilse de, her bir duygu için ayrı birini sevmek zorunda kalmak… Başka duygular için de nefret edesi geliyor insanın.

Tekrar etmeyi gerçekten sevmesem de, tekrar ettiğim her seferinde kendimi başka bir yerde buluyorum garip bir şekilde. Ne kadar tekrar etsem de nöronlarımın arası yalnızca patika. Zihnimin doğası işlenmeye gelmiyor herhalde. Sürecinin önüne geçmek mümkün olmuyor gibi. Nasıl sahip çıkılır ki böyle vahşi bir doğaya. Tasma takmak acımasızlık olmaz mı? Aslan evcilleşirse ne kadar aslan kalır ki?

Kendimi birkaç kelime ile özetlemeye çalıştım bugün. İlk 15 dakika biraz eğlenceli geçse de, sonra içler acısı varlığım, yürüdüğüm düşünsel yolda ayaklarımı yeniden kanatmaya başladı. “Birkaç kelime kimi tanımlamaya yeter ki” diye bile düşünmeden, saatlerce kendimi hırpaladım. Hem de insanların ortasında… Yemek yerken, muhabbet ederken. Yaptığım her şeyde o şeyi yaşıyorken bir de. Kendimi sürekli hırpaladım.

İnsanların gözlerinde kendimi gördüğüm zaman garip hisler kaplıyor yüreğimi. Acınası bir halde değilim oysa. Bana kurşun sıksalar daha az acıtacak haberleri yok. Acımak… Bana acıyacak biri ancak aptal olabilir! Hissetmek… Hissetmek neden acizlik belirtisi olsun ki? Bir insan hissederek de güçlü olamaz mı? Bakışlarımı çevirdiğim yerlerde kavrulan insanlar, değişen iklimi yalnız ben mi görebiliyorum? Dalıp gittiğim yere dalsalar göremeyecekler mi hissettiklerimi? Bilmiyorlar mı akıl mancınığımdan fırlatılan fikirlerin vereceği hasarı? Beşerden korkmadığım kadar hayalden korktuğumu sezemiyorlar mı? Bir dünya samimiyetsiz insanın sevgi sözcüklerini, bir notanın ruhumu okşayışına tercih etmediğim için mi bu hakir görme?


Bilmiyorum, nerede buluşur iki insan? Sevgide mi, sadakatle mi; alışkanlık mı buluşturur iki insanı, yoksa nefret mi savaştırır? Ait hissettiğin, sahip olduğun bir şeyi senden alana karşı nedir bu öfke? Maskeleri çıkarınca bakılabilecek bir yüzün kıymetini bilmeyi çok gec öğrendim dost. Mükemmeli, mümkün olan ile o kadar karıştırdım ve bununla o kadar çok zamanımı harcadım ki, ikisi arasında farkı gerçekten kavrayamadan kaybetmiş oldum ikisini de. Pergelim kırıldı benim ey dost! Ayağımı nereye basacağımı yeniden seçmem gerekiyor. Bu yeni bir sayfa açmak gibi değil. Bu bir keşif de değil. Bu güç bulduğun nadir bir anda üzerini örten toprağı umutla tekmeleyerek çıkmak gibi mezardan. Yaşam ve ölüm arasında bir fark olduğunun gerçekten idrakine yakın olmak. Işığın gözlerine dokunması ve seçebilmek çevreyi. Gördüğünü sevmek. Kafanın dışında bir hayat olduğunun sana acı bir şekilde ispatı o tonlarca toprağa attığın yumruklar. 

Ne kadar, daha çok başında olsam da yolun; o ışığı, başıma, göğsüne yaslayıp, bana her şeyi terk ettirecek huzurun düşüncesi ile meşk oluyorum birkaç saattir. Satırlar, sadece satırlar yetiyor beni taşımaya hayalime. Sakın sanma! Kendimi doğum günümde doğmaya zorlamak değil niyetim. Olması gerekenlerin acı veren sonuçları son buluyor sadece yavaş yavaş. Kendi hayatında gözlemci olmadan anlayabileceğin bir şey değil bu. Gözlerini yum. Sözlerini sus. Hissettiklerini bırak sadece… Onlar bu plastik dünyada gerçekten canlı nadir şeylerden. Onlara sahip olma ihtimali yüzünden nefret edemiyorum ya zaten kimseden. Şimdi gözlerini aç. Sözlerini söyle ve hissettiklerin sana kalsın. Kirletmeden sahip çık, gör sende gördüklerimi! Belki uzun zamandır sahip olduğun en değerli şey, içinde bir yerlerde, birkaç dakika sonra parmaklarını gevşetecek yüreğinde tutunduğu yerden ve sen, seni terk edişini bile fark etmeyeceksin yaşadığını sandığın hengameden…

Kafamdaki insan tasavvuruna bir beden bulmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bir yerde patlak veriyor. Beden ruha yatak olmalı değil mi? Ama ruh bedenden taşıyor çoğu zaman… Ruh rahat değil. Beden ruhun kanatlarını bağlıyor. Ruhu, bedenin varlığına dayanak gösterecek haldeyim. O insanı arıyorum “Şems”imi. Bulursam bütün acılarım, bütün huzursuzluklarım bitecek gibi…Hani kavga ederken ağzına geleni söylersin ya umursamadan. Ağzıma geleni söyleyeceğim. Mantıklı, mantıksız olmasını önemsemiyorum. Çünkü içimde bunlar var dost. Ne kaçabilirim, ne de bunlarla kalabilirim. Bildiğim çok az şeyden biri de, sustuğum zaman kaybolduğum. Yerimi ancak yazarak bulabiliyorum. İşaret levhalarını, olduğum yeri çıkarana kadar koymaya devam edeceğim. Bir yerde pes edip hatırıma gelecektir varlığım. Bu kadar aşağılamaya daha kaç yazı dayanır bilmiyorum. Ama pes edecek buna eminim…

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık