O kadar engebe ile mücadele edemediğini anladığında… Cevap bulamazsın. C..evap yoktur. Anlam yüklemeye çalıştıkça kaybolduğun yerleri, olman gerekenler ile kıyaslamaya başlarsın. Olman gereken yerler… İnşa edilen her şey içerisinde belki yalnız, belki çift kişilik bir koltukta burulursun. Oturursun, ama yalnız. Burulursun, ama yalnızsındır. Oturduğun yerin, cevabı için yandığın soruların,olman gereken yerin bir önemi kalmamıştır. O sırada yalnızca susmaya gücün yeter. Neresi olduğunun, olman gereken yerin ne önemi var ki? Burulursun. Allak bullak olmuşken, tam elin sigaraya gidecekken, seni o çift kişilik yalnızlığa mahkum eden süreç yeniden başlar… Dedim ya cevap yoktur. O sırada Dünya’nın düz yada yuvarlak olmasının da bir önemi yoktur. Aklındakiler ile, bir gemide, yalnız. Dünya’nın bir ucundan başlayıp seyahat edebileceğini ve aynı noktaya ulaştığında senden başka her şeyin aynı kalacağını bilirsin çünkü. Bir kaç dilim limonu çayda eritirken ve bir dal sigara da şart tabi; garip bir mayhoşluk çöker üzerine. Herşeyi o kadar basitleştirirsin ki… Sahi ha düz, ha yuvarlak. Cevaplar,cevaplar… Evet evet… Uzak bir yerden bişey önce bedenine sonra, zihnine temas eder. O kadar engebe ile nasıl mücadele edebilir ki insan. Değil anlam yüklemek; hayatı terim terim, harf harf sorgulamaya başlarsın. Sigara istersin, daha çok tütün. Bir bakarsın ki bulunduğun yerde artık cevapların, soruların, kıyaslamaların bir önemi kalmamış. O bilinmezlik tekrardan hayatına temas edene kadar ki bütün kabullenişin ile beraber, kendini tekrar saçma sapan bir yerde bulursun. Şahıslar var bir de. Temiz hava. Herhangi birşey için sürekli didinip duran şahıslar var. Sorgulamalarını yönetemediğin bir yerde duraklaman gerekiyor. Akıp gitmen. Herhangi bir şey için didinmen gerekiyor. Herşeyin fakında olup hiç kimsenin farkındalığı olmaman gerekiyor. Aklına bir düğüm atman falan… Hatırladığın bir yerden başlaman gerekiyor. Akıp gittiğin onca şeyden sonra sürüklendiğin yere bakman gerekiyor. Harbiden konu neydi ki? Ne hatırlıyorum? Olmam gereken yerden kastım ne? Bütün o sürünceme ile birlikte tekil, çoğul şahısların kaybolduğu bir yer. İfadesizliğin sınırlarında bir yerde. Aklından kopup giden hiçbirşey yok oysa. Hepsi birer uçan balon. Bir kaç ip elinden taşıyor sadece. Ve balonlar gökyüzüne daha çok yakışır. Ykselirken izlemen gerekiyor. Evet balonları da izlemen gerekiyor. Kaybolduğun yerde kendinden bağımsız kendini bulman gerekiyor. Bulduğun yerde yalnız kalman gerekiyor. Balon olması gerekiyor düşüncelerin. İçi boş ve anlamsız ve mutlu birşeye takılıp kalamazsın çünkü. Bütün o sahipsizlikle birlikte bulduğun kendinle yaşaman gerekmiyor mesela. Bir kaç satır önce veremediğin cevaplarını unuttuğun gibi, unutman gerekiyor kendini. Bütün o saçmalıklar arasında balonları alıp gidemezsin. Balonları bırakman ondan bu kadar kolay olmalı. Renge gerek yok ki. O senin aklının ilizyonları. Bırakman için bir ele bile ihtiyacın yok. Somutlaştırabildiği kadar somutlaştırır beyin. Yalnızca o zaman kalpten ayrılabilir. Ruha değmeden sana yardımcı olabilir. Bu onun işleri halletme biçimi. Kendini diğerlerinden koparma…
Biraz sessizlik lazım bazen. Akıp giderken. Belki müzikle daha rahat edebilirsin. Engebeler vardır dersin. Ah ulan ne engebeler falan. Cevap bulamıyorum dersin. Cevap yok. Biter bütün muhabbet. Sonrasındaki birkaç çöp satırla birlikte, çayda bir iki dilim limon daha eritirsin. Daha derken? Onun bunla ne alakası var ki? Bu sen değilsin. Diğerini bulmak istediğin ölçüde yoruluyorsun. Evet yoruluyorsun. Dayanamıyorsun. Biter mi ki? Cevaplar vardı. Ne önemi var ki? Zaten ben ararken cevap olmadığını bilmiyor muydum? Yükselen sesleri kapatmak lazım. Evet, sigara. Ti’ye alabilirsin hayatı evet. Üzülebilirsin yeri geldiği zaman. Zaten yeri gelmeden bişeyleri yaşamaya çalışmak saçma olur biliyorum. Seslendiremezsin bazı şeyleri. İç sesinin yardımına muhtaçsın. Sen. Bulamadığın. Cevabını bildiğin bir soru ile satırlardır kendini kandırdığın sen. Işıklar açıkken farklı olur biliyorum. Kapalı iken de yazılmaz. Müzik lazım biraz. Korkma diğer seferde bu kadar sıkılmaz için. Sen. Birkaç satır ve nota ile hayal gücünün senaristisin. Bu dünya o kadar küçük ki yazarken okuyanlar ile karşılaşabiliyorsun. Akım yavaşladıkça aktığın yerlerde bir iz bırakmaya başlıyorsun. Akımın yavaşlaması lazım. Ancak o zaman dikkat edebilirsin. Erimen gerekiyor. İz bırakman için. Anlamak istemediklerini istediğin herhangi bir ölçüde tutman gerekiyor. Kontrolünde olduğunu sanıyorsun. Beynini avuçlarının arasına alıp yalnızca gözlerinle bakman gerekiyor. Gördüklerinin anlamlı olması için. Değil mi? Anlam. Bir yerden sonra sorduğun sorulara kendince bir cevap sunuyorsun. Acizsin biraz. Acaba cevabımı kabul eder mi? Herşey kontrolünde olmaya o kadar müsaitken işi bu kadar çetrefilli bir hale sokan sebep ne derken bile dilinde harfler titriyor. Seni bu kadar korkutan ne. Akıp gitmek mi? Neden?
SESSİZLİK İYİ GELMİYOR.
SESSİZ durmalısın.
sessiz.
Ama birşeyler vardı. Kopmuştu hani. Balonlar,Dünya falan. Müzik vardı hani, evet hatırlıyorum. Düşündüm evet. Kolay değildi biliyorum. Dilimin ucunda söylemek istediğim birşeyler var. Daha demin oldu. İçim hala sıkılıyor. Beklesem geçer mi?
SESSİZLİK İYİ GELMİYOR.
SES.
O kadar engebe ile mücadele edemediğini anladığında… Cevap bulamazsın. C..evap yoktur. Anlam yüklemeye çalıştıkça kaybolduğun yerleri, olman gerekenler ile kıyaslamaya başlarsın. Olman gereken yerler…
Hangisini istediğimi…
son.