1. Anasayfa
  2. Alışılmış Süreç-3

Süs Bitkisi


0
7 min read

İki gündür debelenip duruyorum bir boş sayfa üzerinde. Gerçekten anlamlı olarak yapabileceğim tek şeyin, küçük heveslerim uğruna kirlenmesini istemiyorum. İnsanlara olan güvensizliğim beni her geçen gün onlardan uzaklaştırırken, bunun sonucunda ulaştığım şeylere karşı nankörüm, memnuniyetsizim anlıyor musun?

Bilinçaltımın arzu ettiği bir şey var ve arka planda işleyen yazılımım hakikati bulma peşindeyken, enerjimin çoğunu alıp götürüyor. Bu bir serzeniş değil ey dost!

Kendim ve başkaları için gerçekten hiçbir çıkar gözetmeden yaşamak gayesindeyim. Bu erdemli davranışı beğenip de amaç haline getirdiğimden beri zihnimin çatırtısını duyana kadar, altında ezildiğimin farkında değildim. Yaratıcı, insana kaldıramayacağı yükü yüklemezken, kul hangi akla hizmet kendini o kadar ağırlığın altına sokar ki?

Bunları minik dimağların hoşuna gitmesi için yazmıyorum. Yazdıklarımda kendimi aşağıladığımı da düşünme. Senin idrak seviyene eğilmek adetim olmadığı için fikirlerimin zihnindeki tezahürü sana kendini bir bokmuşsun gibi hissettiriyor. Yanılıyorsun bu kibir de değil. Bu sapkın bir insanın, körü körüne inandığı bazı şeyler için küçük dağlara göz kırpması gibi bir şey de değil. Eğer öyle olsaydı yıllardır bunun gibi yerlerden bütün bildiklerimi kafanızın içindeki peltede bir titreşim olur ümidi ile ilan etmezdim. Yıllardır bir iki kişinin zihnine dokunurum belki diye hiçbir çıkar gözetmeden yazıyorum. Ama gördüm ki benim mütevazilik olarak gördüğüm ve her şeye rağmen uygulamaya çalıştığım o düşünce, senin gözünde bir “acizlik” belirtisi.
Sen kırbacı elime alıp şakaklarına vurmadan adam olmayacaksın. Sana senin anladığın dilden konuşmam gerekiyormuş. Domuzun önüne atılan inci misali, ne söylediysem boka bulayıp bana tekrar attın ey psikopat cahil. Ben ne bilmediğimi de ne bildiğini de çok iyi biliyorum. Yapamadığım tek şey sana karşı susmak. Sana karşı çaresiz hissederek kendimi yedim bitirdim. O kadar ki senin insan olduğunu düşünüp, insanlığa karşı inancımı yitirdim. Sen bir primatsın yavrucuğum. İnan bunu söylerken içim çok rahat. Bunun farkına ilk vardığım zaman beni çok sarsmıştı ama artık boyumu aşan şu suyun kirliliği dahi umurumda değil. Ben, benim gibi düşünen değil; gerçekten düşünen birkaç kişi ile bütün varlığımı paylaşmaya hazırım. Ama sen ey homo saphiens seviyesindeki domalık maymun, seninle aynı dili hiçbir zaman konuşamayacağız. Bunu çok geç olsa da anladım.

Bazı şeylerin elinde olmadığının ve tabiatın gereği farkında olsan da, içindeki yaratığa güç yetiremediğinin farkındayım. Sana asla kızmıyorum. Yalnız şunu bil, eskisi gibi üzülmüyorum da… Muhtemelen, varlığın bir başkasının imtihanı olmaktan öteye geçemeyecek. Bakma öyle! Ben kabullendim artık bunu. İçindeki güzellik potansiyelinin hatırına basitliği, sahteliği ve kötülüğü görmezden gelmemem gerekiyor artık. O yüzden beni bağışla. Artık seninle aramızda hep mesafe olacak. Sen ait olduğun dünyada, kafesine tüküren insanların eğlencesi olacaksın ve inan buna kahrolmayacağım artık. Senin o dandik ekosistemin içerisindeki yavan döngüler, inan düşündüğünün aksine bana her zaman ne kadar basit, ne kadar yavan ve kalitesiz olduğunu ispat etti. Sadece az gelişmiş felsefem ve bazı katkı maddelerinin etkisi ile aslında farkında olduğum gerçeği görmezden geldim. Bu saatte senin için bu kadar cümle kuruyorum diye hayatta bir anlam ve önemin oldu sanma sakın. Yıllardır düşünüyorum ve ulaştığım sonuç senin bir süs bitkisi olduğun. Öyle canlı, güzel bir şeyde sanma kendini ne olur. Bildiğin Çin malı plastik ve modası geçmiş “sözde” çiçeklerdensin işte. Neyse asıl konuya girmeden önce sana kim olduğunu hatırlatmak istedim sadece. Dinlediğin için teşekkürler.

Bu aralar her şey yolunda. Biri “nasılsın” diye sorduğunda “iyiyim” derken sıkıntıya girmiyorum artık. Bakma bu bebelerden bahsettiğime sürekli. Onlar da olmasa kiminle kaynatacağım ki. Onlara hak etmedikleri halde değerli hissettirerek, sonradan görme misali değerli hale getirdiğim için suçluluk duyuyorum sadece. Bu yaptığım bir amme hizmeti. Kamu spotu gibi gör yazdıklarımı ve yaptığım hataları yapma. Gerçekten bilmene rağmen yapacağını biliyorum ama işte o da senin en sevdiğim özelliğin. İnsanların enayilik olarak gördüğü o güzellik senin inancını kaybetmiyor oluşun. O yüzden kulak asma ve onları tabiatlarına terk etmeye zorla. Gel şimdi seninle konuşmam gereken bazı şeyler var.

Sana geçen yazımda bu aralar maruz kaldığım o devinimden bahsetmiştim. Kullandığım dil biraz yeni olduğundan; daha doğrusu beni bu dili kullanmaya teşvik eden ruh hali daha çok taze olduğundan bir süre bir birimizi idare edeceğiz. Demek istediğimi anlaman için eski ergen, mistik tarzıma bir süre olsun ara vermeyi düşündüm. Artık yazmayı edebi değerinden daha çok önemsediğim başka amaçlar uğruna sürdürüyorum. O yüzden biraz gelişene kadar ne demek istediğimi senin bulman gerekecek. Çünkü bazen anlatmakta gerçekten çok zorlanıyorum. Duygularım zihnimi o kadar baskılıyor ki, onları ifade etmeye çalışırken ne diyeceğimi unutuyorum. Yine Matrix’e bağladım. Bak satırlar ekranda nasıl da hızlı akıyor.

Üzerimdeki bulutlar aralandığından beri, “ne kadar vakit kaybettimişim!”in hüznü ile yeniden vurmaya çalışıyor beni zihnim. Artık tetikteyim. Böyle oyunlara gelmiyorum merak etme. Depresyon bataklığından, ancak gerçekten batarak çıkılacağını anladım. O zaman kaybedecek bir şeyin olmuyor gibi klişe bir şey değil bu. Gerçekten yaşamadan bilemeyeceğin bir durum. Bazı şeyleri anlatmak o kadar zor ki. Zihninde oluşan o sanal resim yaşadıklarımdan çok farklı. Hiç sevmemiş birine sevgiyi anlatmak gibi. Anlasa bile hiç sevmemiş be güzelim. Ha yaşamanı istemem bak, o kadar da zalim değilim. O yüzden dediklerimi anlayabilirsen elindekilerle yetin. Diğeri, gerçekten bir insanın ruhen kaldırabileceği bir eşikte değil…

İnancımın, şu hayattaki en değerli ve önem vermem gereken şey olduğunu düşünüyorum. Belki sana bahane gelebilir ama o yüzden yeteri kadar özen gösterdiğimden emin olmadan bir faaliyette bulunmak da içime sinmiyor doğrusu. “Atalarımın dini üzerine olmam” ve “hiç akletmiyor” oluşuma bir dur dediğimden beri işler daha da sarpa sardı. Yer yer cehaletime kurban gidiyorum. İlahiler eşliğinde bir ileri iki geri de olsa, bir hareket söz konusu dost. Edindiğim fikirleri sana sunmak istemiyorum çünkü emin olmadan yapamam bunu. Bir süre daha okumak ve gözlemek gerekiyor anlayacağın. Binlerce fikrim ve tespitim olsa dahi bunu sana ifade ederek haddimi aşmak istemem. Bir tek hata yapsam altından kalkamayacağım bir sorumluluk bana zulmedecek. Manadan korktuğum kadar şu yer yüzünde bir şeyden korkmuyorum. Sen birkaç kemik ve etsin. Ama onun ne olduğunu bilmiyorum. Bilmediklerim korkutur beni. Varlığımın sebebi o yaratıcıyı her şeyin dışında tuttuğumu sanma sakın. Yere göğe sığmadı da geldi yüreğime sığdı elhamdülillah. Ben sadece kul aklım ile yer yer nefsimin benimle top gibi oynamaları sonucu debelenip duran bir garibim. Kim olduğumu biliyorum. An için kıymetli olan şeyler gerçekten saftır güzel insan. Onları kirletmek mümkün değil. Ancak süreç ile kirletiyorlar bizi. Sahip olmadığımız zamanlar ile yıpratıyorlar.

İstanbul gibi düşün. Kimini şair, kimini Fatih, kimi de trafikte heder ediyor. Bu yol da bir çile yolu sanardım. Hata etmişim dost. Güneş gözümün içine doğdu, saat sabah olmuş. İnsanım ben sayılar yok özümde. Saat sabah işte şimdi. Uyanınca da akşam diyeceğim. Pembe popolarını utanmadan gösteren primatlara, national geographic modunda ilgi ile yaklaştığımı da bil. Tespitlerimi her fırsatta dile getireceğim endişen olmasın.

İlginizi Çekebilir
Gece

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.